Classic Layout
-
Köşe Yazıları
Benim ülkem, kapanın elinde kalacak bir mülk müdür?
“Benim ülkem” son zamanlarda dillere iyice pelesenk olmuş bir deyim. Siyasete, iktidara, muhalefete, başkasına (trend deyimle öteki’ne) yönelik bütün olumsuz duygularımızı ifade ederken sarıldığımız bir silah. Bizi rahatsız eden, uykumuzu kaçıran, irrite eden her durum karşısında sarıldığımız bir kucak. Beğenmediğimiz her durumda yazıklandığımız, hayıflandığımız veya çemkirdiğimiz bir kelime: benim ülkem. Tabii bu durumda başına bir “ah” eki de geliyordur “ah benim ülkem”. Ne hale gelmiştir kadir kıymet bilmezin elinde. Ülkeyi berbat hale getirmiş beceriksiz yöneticilerin,…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
15 Temmuz: Bir günden ve bir darbeden öte
15 Temmuz darbe teşebbüsünün üzerinden geçen 8 yıl bu çapta ve ehemmiyette bir olayın bile Türkiye’nin siyasi cenderesi içinde sıradan bir hadise olarak hafızalardaki yerini almaya yüz tuttuğunu görüyoruz. Tarihsel ve toplumsal hafıza denildiğinde elbette bir çeşitlilikten, bir fenomenden bahsetmiş de oluyoruz. O gece olayın niteliği hususunda çok az kişide bir farklılık algısı vardı. Herkes ne olup bittiğinin çok net farkındaymış gibi. Sanki gökten bir ayet inmiş ve bu ayete göre herkes safını belirlemek zorunda…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
15 Temmuz münasebetiyle “korku ve iktidar” ve “darbeler ve cemaatler”
Bugün 15 Temmuz, günlerden bir gün, ama Türkiye’nin tarihine, nevi şahsına münhasır bir darbeyle özdeşleşerek yazılmış olan bir gün. 8 sene önce Boğaziçi Köprüsünün girişinin tanklar tarafından kapatılmış olduğu duyurulduğunda bile ilk anda çok az kimse bunun bir darbe teşebbüsü olduğunu aklına getirebildi. Daha birkaç gün öncesine kadar Türkiye’de darbeden bahsedenin aklını peynir ekmekle yemiş olması gerektiğinin konuşulduğu bir atmosfer vardı çünkü. Kim diyordu bu devirde darbenin olmayacağını? Tabii ki darbeyi veya tehdidini gerçek anlamda hisseden,…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
Kurt olsa yapmayacağı taksimler ve Müslümanların rolü
Geçtiğimiz günlerde ekranlara, belki de gazete sayfalarına düşen bir haber: “Dünyanın en zengin % 1’i dünya gelirinin % 45 ‘ini alıyormuş. Dünyanın % 99 ise kalan % 55 ‘i alıyor.” Çok özgün, kimsenin bilmediği bir bilgi vermeyen haberlerden, yani bir tür malumu ilam haberlerden. O yüzden kaynağını vermeyi gerekli görmüyorum. Bu tür haberler sıkça başka rakamlarla, başka çarpıcı örneklerle yaşadığımız dünyanın adaletsizliği üzerine bir gerçeği her zaman yüzümüze vurur. Bu durumu en çarpıcı biçimde Necip Fazıl’ın isyankâr şiiri…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
Irkçılığı kışkırtmak mı ırkçılığın temsili mi?
Giderek Türkiye için en ciddi terör tehdidinden daha da ağır bir tehdit haline gelmiş bir ırkçılık ve yabancı düşmanlığı sorunumuz var. Bu tehdidin afaki bir değerlendirmeye dayanmadığını görmek için sadece birkaç hadisenin medyaya yansımasının sonucunda bütün dünyada Türkiye algısının nasıl etkilendiğine bakmak yeter de artar. Bu algı değişimi Türkiye’yi özellikle Körfez’den gelen turizmi ve yatırımları durduruyor var olan yatırımların da çekilmesini sağlıyor. İşin ilginç tarafı, aslında bu ırkçılık ve yabancı düşmanlığı algılarının iyi çalışılmış organize…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
Türkiye’ye karşı bu operasyonun bir bedeli var!
Türkiye geçtiğimiz hafta zemini ve toplumsal tabanı yıllardır ilmek ilmek hazırlanmakta olan büyük bir operasyona Kayseri’den başlayarak maruz kaldı. Kayseri’de başlayan operasyonda üretilen görüntülerin Suriye’nin Kuzeyinde, Türkiye’nin kontrolü altında bulunan bölgelerde tam aksi bir provokasyonu harekete geçirmesi aslında olayın kaçınılmaz sonucu gibi görünebilir, ama Kayseri’deki olayın da kendiliğinden, kaçınılmaz bir sosyal patlama olduğu kabul edilirse… Oysa Kayseri’deki olay kendiliğinden gelişmiş değil. Kayseri halkının yıllardır mustarip olduğu iddia edilen Suriyeli mültecilere karşı asla doğal bir tepkisi olarak…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
Türkiye’nin 20 yıllık çabasına sallanan bıçak
İsmail Kuveyt’te doğmuş, burada ilk eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’de Sakarya Üniversitesi Sosyoloji bölümünü okumuş ve tekrar Kuveyt’e dönmüş Suriyeli bir genç girişimci. Türkiye’de okuduğu yıllarda mükemmel Türkçe öğrenmiş tam bir Türkiye sevdalısı. Kuveyt’e döndükten sonra kariyer planını Türkiye’ye de hizmet edebileceği bir alanda çalışacağı şekilde belirlemiş. Bunun için en iyi yapacağı şeyin Türklerle Araplar arasında sağlıklı ve sağlam bir şekilde işleyen iletişim köprüleri oluşturmak olduğuna karar vermiş ve Arap dünyasında bugün büyük bir ihtiyaç olduğunu düşündüğü bir…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
Kuveyt’ten Kayseri’ye bir yol
Türkiye-Kuveyt arasındaki tarihi ve güncel ilişkiler, Osmanlı tarihi ve bölgeyi ilgilendiren hususlarda bir dizi konferansa, Divaniyeye katılmak üzere Kuveyt’teyim. Kuveyt’teki Divaniye geleneğine daha önce değinmiştim. Kesinlikle sosyolojik olarak incelenmeyi ve kamusal alanın olabildiğince geleneksel, organik bir boyutu olarak üzerinde durulmayı hak eden oldukça köklü bir toplumsal kurum. Katılabildiğimiz bütün Divaniyelerde tabii ki Türkiye’ye büyük bir ilgi var, çünkü Kuveytliler Türkiye’yi adeta ikinci evleri gibi görüyorlar. Tanıştığımız her üç Kuveytliden neredeyse ikisi yakın zamanda ya Türkiye’ye gidecektir veya…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
Hangi Şeriat?
Basmakalıp klişelerle düşünmek, sloganlarla konuşmak, ideolojinin dar çerçevesinde kalmak sıradan insanların işidir. İşi gücü insanları manipüle etmek, kendi çıkarları doğrultusunda yönetip itaat ettirmek olan politikacılar mesajlarını düşünceleri harekete geçirerek, düşünceyi teşvik ederek ve uygulayarak iletmez. Düşüncenin özgürce gelişimi ve gösterebildiği sınırlara kadar gitmesi hiçbir zaman işlerine gelmez. Düşünce ancak kendi istediği yere kadar götürüyorsa makbul, muteber ve meşrudur. Kendi istediği yere götürmeyen, kitleleri kendisine kuzu gibi itaat ettirmeyen düşünce ile işleri olmaz. Bazen ortaya düşünce adamı…
Devamını Oku » -
Köşe Yazıları
Gazze’de soykırım yapılırken İslâm’ın teolojisini tartışmak
Soykırımcı İsrail’in Gazze halkına yönelik emsalsiz vahşilikteki katliamları “modern”, “medeni” dünyanın gözleri önünde 9 ayını tamamlamak üzere. Bu zamana kadar 50 bine yakın insan hayatını kaybetti. Bunların arasında 20 binin üstünde çocuk, 15 binin üstünde de kadın var. Bir savaşta bu kadar çocuk, kadın ve sivil ölümü savaşan tarafın gözünü kan bürüdüğünün ve insanlıktan fersah fersah çıkmış olduğunun yeterli kanıtı. İsrail için çocuklar, yarının eli silahlı düşmanları… O yüzden onların öldürülmesini dini açıdan haklılaştıran hatta daha…
Devamını Oku »