2022 Dünya Kupası’nın galibi Katar
DOHA
Katar’da 12 yıldır hazırlığı yapılan Dünya Kupası organizasyonunun son iki gününe vardık. Bugün üçüncülük için Fas ve Hırvatistan arasında oynanacak maçtan sonra yarın da Arjantin ve Fransa arasında oynanacak final maçıyla müsabakalar bitmiş olacak.
Katar’da uzun zamandır herkesin gündeminde en önemli konu Dünya Kupası idi. Bu organizasyon için Katar’ın bütün yerleşim yerlerinin altyapısı baştan sona yenilendi, yepyeni şehirler oluştu. Dünyaya açık, Küresel bir dünya şehri olmak için gerekli bütün düzenlemeler yapılırken aynı zamanda Katar kendi inançlarını, değerlerini en iyi şekilde temsil etme misyonunu hiçbir şekilde unutmadı, ihmal etmedi. Allah’ın verdiği doğal kaynaklara dayalı büyük zenginliğin bölgedeki diğer ülkelerin insanında yaptığı etki, Katar yöneticileri veya halkında aynı şekilde görülmedi.
Katar dünyada insani yardım konusunda da en önde gelen ülkeler arasında oldu. Dünyanın her yanında mazlumların ve mağdurların arasında yer aldı. Suriye, Afganistan, Yemen, Myanmar, Sudan, Keşmir gibi ülkelerde Katar’ın sivil veya hükümet organizasyonları yetimlere, mağdurlara acil veya kalıcı yardım anlamında büyük kaynaklar tahsis ettiler, ediyorlar. Baştan beri söylüyoruz dünyanın en zengin ülkesi olmayan Türkiye insani yardım konusunda milli gelire oranla dünyanın ilk ülkesi oldu yıllarca. Bu konuda yanında onunla adeta hayırda yarışan en önde gelen ülke yine Katar oldu.
Katar’ın önceki ve şimdiki Emirleri kendilerine bahşedilmiş milli servetleri kişisel servetleri haline getirmeden ülkelerini en iyi temsil edecek ve geliştirecek şekilde kullanıyorlar. Bu çok net olarak görülüyor. Ülkede vatandaşların yöneticilerine yönelik razıları ve memnuniyetleri çok yüksek seviyede.
Katar dünya kupası için yapılan organizasyonların altyapı inşaatlarını ve hizmetlerini bile çok sayıda ülkeye delege ederek birçok ülkenin insanına kaynak aktarmış oldu. Bu sayede birçok ülkeyi sürece katmış oldu. Bu ülkelerin başında elbette Türkiye geliyordu ancak Mısır’dan, Bangladeş’e, Hindistan’dan Pakistan’a, Tunus’tan Cezayir ve Fas’a kadar birçok ülkeden insan bu organizasyonun şu veya bu noktasında yer aldı.
Birçok kişi Dünya kupası için harcanan paranın büyüklüğünü israfın büyüklüğü gibi görse ve gösterse de bu harcamalar karşısında elde ülke adına ulaşılan marka değeri, etkinlik ve verimlilik yapılan harcamaların israf boyutu hakkında konuşulmasını boşa çıkarıyor. Böylece Dünya Kupası organizasyonu Katar tarafından olabilecek en iyi şekilde ülkenin kalitesi ve etkinliğinin geliştirilmesi doğrultusunda çok iyi bir fırsat olarak değerlendirildi. Tıpkı Türkiye’nin AB üyelik sürecini ülkenin siyasi ve sosyal yapısını geliştirmek için bir fırsat olarak değerlendirdiği gibi. Bu süreçte Katar’ın çok daha fazlasını yapmış olduğu görülüyor. Üstelik bunu yaparken kendi kimliğini, geleneksel ve İslami değerlerini bir kenara atmadan, bilakis daha da yücelterek yapmış olması Katar’a ayrı bir özgünlük katıyor.
Paranın herkesi aynı şekilde bozup şımartmadığını, para ve iktidar karşısında bile insanların kendi farklarını ortaya koyma konusunda bir fırsata sahip olduklarını gösteren bir örnek olmuştur Katar.
Böylece Dünya Kupasının daha ilk durunda futbol milli takımı elenmiş olsa da bu organizasyondan tartışmasız en büyük kazananın Katar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
ŞU MAĞRİPLİ ÇOCUKLARIN YAPTIĞI
Ancak kuşkusuz bu süreçte Fas Milli takımının da oynadığı rol üzerinde çokça konuşulmayı hak ediyor. Sevgili dostumuz Hakan Albayrak’ın yıllar önce yaptığı kehanet “şu mağripli çocuklar” diye başlıyordu ya. İlk bakışta Batılı yaşam tarzını benimsemiş ve kimliğini unutmuş gibi görünen “şu mağripli çocuklar”ın uyanmak, uyandırmak ve tarih sahnesine geri dönmek için küçük bir işaret beklediklerini gördük tekrar.
Yarı finale çıkabilmiş ilk Afrika ve Arap takımı olarak yarı finalde Fransa’ya elenmiş olsa da yapacağını yapmış, kazanacağını kazanmış oldu.
Sadece Arapların değil bütün İslam dünyasının gönülleri arasında bir trafik oluşturarak birleştiren Fas aslında böylece İslam dünyasının bir asırlık beklentilerinin içerdiği manyetik cazibeyi de tekrar canlandırdı. Aslında 2002 Dünya kupasında Türkiye’ye yönelen bütün İslam dünyasının ilgisinin bir tekrarıydı. Bu ilgi Türkiye’nin başka alanlarda gösterdiği bütün başarılarda yönelik heyecanlı teveccühte kendini tekrarlıyor.
KATAR’DA TÜRKİYE GÜNDEMİ
Dünya kupasının ana gündemi oluşturduğu Katar’da katıldığımız bütün meclislerde Türkiye yine en önemli gündem maddelerinden biri. Ekrem İmamoğlu’nun yargıçlara hakaret dolayısıyla aldığı ceza ve bunun üzerine koparmaya çalıştığı fırtına konuşulan konulardan. Hiç yorum yapmamıza gerek kalmıyor. Sadece yapılan yorumları dinliyorum. Türkiye’yi çok severek takip eden biri şunu söylüyor: Bu cezayı Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun önünü kesmek için vermiş olduğunu söylemek Erdoğan’ın aklıyla ve siyasi maharetiyle dalga geçmek gibi. Böyle bir şey Erdoğan’a yaramaz, kendi müdahil olarak bunu yapmışsa bunun İmamoğlu’na yaramayacağını bilmemesi mümkün değil.
Bir diğeri bu söze katılarak diyor ki: İmamoğlu bu cezaya o kadar sevinmiş gibi görünüyor ki, bu da aslında tabloyu çok net ortaya koyuyor. Daha alt mahkeme kararından bir mağduriyet hikayesi çıkarıp Erdoğan’ın geçmişte yürüdüğü yola takip etmeye çok hevesli. Ama Erdoğan’ın yolu önce büyük bir başarıdan geçiyordu sadece mağduriyete dayanmıyordu. Salt mağduriyet dünyada yapsa yapsa en fazla kendine acındırır, ondan bir kurtarıcı liderlik çıkmaz. İmamoğlu sözü edilebilecek hiçbir başarısı olmadığı halde sadece mağduriyetten bir kurtarıcı kahramanlık hikayesi kurmaya çalışıyor.
Belediye hizmetlerinde hiçbir başarısı olmayan İmamoğlu’nun önceden hazırlanmış olduğu bu kararı bir müjde bekler gibi alıp hemen bir “kutlama”ya dönüştürmesi hiç kimsenin dikkatinden kaçmıyor aslında. Manzara baştan beri Meral Akşener ile kurdukları bir oyunun oldukça bütün taşları yerine oturduğu tutarlı bir aşaması gibi.
O manzara bir mağduriyete karşı moral dayanışması değil, bir piyango karşısında gizlenemeyen büyük sevinç ifadesi, her şeyi, Katar’a kadar, yeterince anlatıyor